Yörüğüm yürürüm

Kim ne derse desin Bursa bir Osmanlı kenti. Cihan Devletinin kurulduğu, imparatorluk olarak 1453 İstanbul’un fethine kadar başkentlik yaptığı yer. Tarihi ve kültürel izlerinin, derinliğinin nesilden nesile aktarıldığı  yer olmasına rağmen, ne acıdır ki, Bursa’nın fethinin kutlamaları, Osmangazi’yi anma ve Yörük kültürünü yaşatma gibi değerlerimiz AK Parti iktidarına kadar pek önemsenmedi.

Recep Altepe’nin 15 yıl önce Osmangazi Belediye Başkanı olarak başlattığı “Osmangazi’yi Anma ve Bursa’nın Fethi Şenlikleri” her geçen yıl bir öncekini aratmayacak şekilde katlanarak büyüyor. Bu şenliklerin dalga dalga yayılmasında, daha doğrusu halkın katılımıyla coşkulu hale gelmesinde en büyük  iki etken var.

Birincisi Mustafa Dündar’ın son 5 yılda özellikle bu etkinlikleri Bursa’dan ulusala çıkarması ve hatta Türki Cumhuriyetlerine kadar yayarak uluslar arası şenliğe dönüştürmesi,

Diğeri de elbette tarihsel geçmişimizle yakınlaşıp, milliyetçiliğin yükselen değer haline gelmesi.

                                   ******                          *******                      *******

Tophane Meydanı’nda yapılan anma etkinliklerine her yıl olduğu gibi bu yıl da katılanlardanım. Tophane Meydanın’ndan başlayarak Atatürk Caddesi’nden Panorama 1326 Fetih Müzesi’nde sonlanan Fetih Yürüyüşü geçen yıl  izdiham derecesinde idi. Bu yıl geçen yıla oranla daha bir kalabalık vardı ama daha organizeli olunduğu için öyle izdihama yol açan görüntüler yaşanmadı.

Mehter takımı önde, arkada at üstünde yörükler, efeler,Diriliş Ertuğrul filminin oyuncuları, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’la beraber  siyasi erkan ve ve tabi iki Türk Bayraklı halkın katılımıyla renkli ve coşkulu havada gerçekleşen yürüyüş tam anlamıyla görülmeye değerdi.

Ve  yürüyüşün en ilginç görüntülerinden biri de bozkurt selamı ile yürüyen türbanlı genç kızlardı. Dedim ya, milliyetçilik Avrupa’da  ağırlığını gösterirken Türkiye’de de  özellikle bu seçimlerle beraber yükselen değer oldu.

Yörükler yürümeye alışık, göçen kavim. Yürümeseydi, bir bölgede kalsaydı Osmanlı bir Devletten  cihan imparatorluğuna geçemezdi.Bir büyüğüm söylemişti:

“Biz eğer Yörükler oturup kalırsak, korkalım kendimizden, ülkümüzden”

Aynen öyle…

GENÇ MÜSİAD’IN BAKIŞ AÇISI

1990’lı yıllarda MÜSİAD kurulduğunda muhabirdim.  İş adamı ve sanayi  örgütlenmesi kurulduğunda  temelinde  özgürlük, adalet, hak ve hukuk ile ekonomik büyüme arayışı vardı.

 27 Şubat zihniyetinden en fazla etkilenen bu iş dünyası idi ve tabii ki o yakın süreçte MÜSİAD’ın kurucuları, üyeleri de büyük yaptırımlarla, büyük baskılarla karşı karşıya kaldılar.Anadolu kaplanları olarak MÜSİAD AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte  çevreden merkeze girdi ve süreçte  temelindeki kaygıların büyük bölümünün yerini  siyasi  ve maddi kazançlar aldı.

 Dün Yeni Dönem Gazetesi’ni ziyaret eden bu grubun Bursa’’daki Genç MÜSİAD  yönetimiyle sohbetimizde gördük ki,  genç nesil  geleneksel yapıdan kendini soyutlamamakla beraber daha bir dünyayı okuyan bakış açısıyla hareket ediyor.

Genç Müsiad’ın Başkanı Abdülkerim Demir yanındaki Başkan Yardımcısı Kıvanç Cakalıoğlu, yönetim üyeleri Burakhan Kutlucan, Ayşe Tuba Keskin’in bize söyledikleri şu idi:

“Nesil çok değişti. Geleneksel tarafımızı koruyarak, günceli de anlayıp aktarmamız lazım.küresel dünyadan kendimizi soyutlayamayız.Bir çoğumuz aile firmalarının yöneticileriyiz. Bize düşen bu firmaları değişen dünyaya ayak uydurup kurumsal firma haline getirmek. Milli ekonomi hamlesinde yerimizi almak. Daha çok üretim daha çok, istihdam ve yeni pazar alanları. Nitelikli üretim, nitelikli iş gücü” 

Müsiad’ın alt yapısını oluşturan gençlerin bakış açılarının içinde elbette daha fazla demokrasi daha fazla özgürlük, hak,hukuk ve adalet de var. Bu anlamda kendilerinin üstlendiği yeni misyonu da önemsediğimi belirtmeliyim.