Muhsin Başkan!..
Fırtınalı ve çileli bir hayatın ardından beyaz karlar üzerinde son vedasını yapan Muhsin Başkanı rahmetle yad ediyoruz.
Çok çileler, işkenceler gören; 7,5 yıl kesintisiz ki 4,5 yılı hücrede cezaevi hayatı olan, ama 7,5 yılın ardından ''Hiçbir suçun yokmuş'' deyip ceza almadan tahliye olan ama bütün bunlar karşısında “Ne kaderime küstüm ne devletime küstüm! Çünkü inanmak iman etmek varsa bir şeye bedel neyse katlanıp; Yarabbi kahrında hoş lütfunda hoş “ diyen bir lideri kaybettiğimiz gün bugün.
Elbette çok sevdiği uğruna çok mücadele ettiği ülkesi ve milleti için dağ, taş, tepe, köy,bucak demeden gezen böyle bir insana yatakta ölümde yakışmazdı. Ona ülkesinde bile kimsenin bilmediği bir karlı dağın tepesinde beyaz karlar üzerinde son veda yakışırdı.
Erken mi kaybettik, zamansız mı kaybettik onu Cenab-ı Allah bilir.
Ancak Farabi’nin dediği gibi “İyi bir insan öldüğünde O’na ağlamayın. Asıl O’nu kaybeden topluma ağlayın”
Rahmetli Muhsin Başkan'ında anlattığı gibi, annesi Onu Ankara’ya okumaya göndermişti. Ama bir kavganın içindeydi. ''Banane!'' diyemedi. Kendisini ister istemez inandığı değerler uğruna,ülkesi, vatanı ve milleti uğruna bir kavganın içinde buldu. Ardında cezaevi hayatı, akıl almaz işkenceler ve heba olan gençlik yılları.
Cezaevindeyken Avrupa'dan gelen yetkililerin "size burada işkence ediyorlar mı?'' sorusuna ''Ben ülkemi başka ülkelere şikayet etmem!'' diyecek kadar sağduyulu, yine İngiliz lordlar kamerasındaki bir konuşmasında kendisine yöneltilen "Ülkenizdeki hükümetten memnun musunuz?" sorusuna ''Benim ülkemin hükümet sorununu başka ülkelerde konuşmam'' diyecek kadar milliyetçi duruşu olan bir lider.
Cezaevi hayatı sonrası 80 darbesinde mağdur olan ülkücüler için SOGEV üzerinden verdiği dostluk mücadelesi Onun ne kadar kadirşinas bir insan olduğunu göstermektedir.